Türkiye de siyaset denilince hep oy verip, seçtiklerimiz akıllara gelmektedir. Oysa siyasetin iki tarafı vardır. Birisi oy veren yani seçen, diğeri ise oy alan yani seçilen taraftır. Siyaset yapmayı oy alanlar için hak, oy verenler için yasak olarak görmek haksızlıktır. Muktedir, halka siyaset yapmayın diye korku salmaktadır. Ben soruyorum, siyaset kötü bir uğraşı ise, siz neden yapıyorsunuz? Bunun açıklanması gerekir.
Aslında siyaset yapmak oy alanlar için kolay, oy verenler için oldukça zordur. Oy isteyenler sadece kendi partilerinin politikalarını anlatıp, kendi siyasetlerini yapmaktadırlar. Halbuki oy verenler, her partinin politikalarını, programlarını az ya da çok bilmek zorundadırlar. Yoksa seçimlerini hakkıyla yapamazlar. Diyeceksinizki buna dikkat edenmi var. Dikkat etmediğimiz zaman ülkemizdeki tablo ortaya çıkmaktadır. İşte böyle seçtiklerimizin zulmünden kurtulamayız.
Siyaset yapmadan oy verenler, renk aşkıyla takım tutan taraftarlar gibidir. Renk aşkı olduktan sonra, fikir ve düşünceye ihtiyaç yoktur. Nasıl olsa kimse tuttuğu partiyi değiştirmeyecektir. Türkiye de siyaset, tek taraflı olarak oy talep edenlerin hakkı olarak görülmektedir. Oy verenler siyasi düşüncelerini açıkladıklarında kıyametler kopmaktadır. Korkutma ve baskı, kara bulutlar gibi üstümüze çökmektedir. Siyaset yapıyorlar diye iş insanları, sanatçılar, sıradan yurttaşlar soruşturma geçirmektedirler.
Türkiye de seçme hakkının, seçilme hakkından daha önemli olduğu anlaşılmadıkça, seçmen sadece önüne konulan adayları seçmek mecburiyetinden kurtulamayacaktır. Seçme hakkı temeldir, o hak kullanılmadıkça seçilen olmayacaktır. Seçilenlerin varlığı ve kaliteleri, seçenlerin ortaya koydukları kalite ölçülerine bağlıdır. Kısacası seçenler olmasa, seçilenlerin olması mümkün değildir. Seçerek paye verdiğimiz bazı kibirliler bunu bilmeseler de, gerçek budur.
Türkiye de seçim yoktur. Bize seçim diye yutturulan, liderlerin seçtirmek istediklerini sıraya koyup, önümüze koydukları dayatmadan ibarettir. Görüldüğü gibi ayrımsız bütün parti Genel Başkanları esas seçmendir. Halk ise noter gibi, onların seçtiklerini onaylama makamıdır. Seçim sonuçlarına göre yasama ve yürütme organlarına yansıyan milli irade değildir. Yansıyan liderlerin iradesidir. Halkın oyları sadece onay olarak kullanılmaktadır. Bu sistem liderler diktatörlüğüne yol açmaktadır. Seçtirme gücü genel başkanların tekelindedir. Bu sebeple seçilenlerin, seçmene eyvallahları yoktur.
İşte anlatmaya çalıştığım bu sebeplerle, seçme hakkına sahip olanlar, daha bilinçli olarak siyasetle uğraşmazlarsa, genel başkanlar baskılarını dayatan sistem, sürüp gitmeye devam edecektir. Madem ki seçme hakkımız vardır, biz o hakkımızı irademizi temsil edecek insanlar için kullanabilmeliyiz.
Oy kullanmanın karşılığı sadece izlenecek politika ve uygulanacak programlar olmalıdır. Bu motorun yakıtı fikir ve düşüncelerdir. Bunların yerine para, altın, kömür, kumanya gibi küçük çıkarları koyarsanız, benzinle çalışan motora yakıt olarak mazot koymuş olursunuz. İşte o zaman motor bozulur ve elden çıkar. Bizdeki sistemin bozulmuş olması bundandır.
Ben siyasi konularda yazı yazdığım zaman dostlarım bana ısrarla soruyorlar. Bunun ucunda siyasete girmek var mı diyorlar. Ben zaten girmişim ve içindeyim. Ancak, seçilme siyaseti değil, seçme siyaseti yapıyorum. Yani daha zor olanı yapmaya çalışıyorum. Her partinin politikalarını ve programlarını takip ediyorum. Ülkem adına beklentilerimi hangi parti, ya da ittifak karşılayacaksa oraya oy vermeye çalışıyorum. İnsanları bu konuda bilgilendirmeye çalışıyorum.
Biz yurttaşlar olarak, seçme hakkının esas olduğunu, seçilmenin bu hakkın kullanılmasına bağlı bulunduğunu içselleştiremezsek doğru seçimleri yapamayacağımızı bilmemiz gerekir. Bütün mücadelemiz, Genel Başkanlar diktasından kurtulup, irademizi doğrudan yansıtacak seçim sistemine kavuşmak için olmalıdır. Ben yazdıklarımla bu kültürün gelişmesine katkıda bulunmaya çalışıyorum. Siyasetle ilgim bundan ibarettir.
Sonuç olarak, seçme ve seçilme hakkına sahip olan her yurttaş, siyaset yapma hakkına da sahiptir. Yani siyasetle uğraşmak seçilenler için sevap, seçenler için günah değildir. Bu hak hepimiz için, ne pahasına olursa olsun, korunması gereken bir haktır. Seçme hakkı bir vebaldir, kötü yönetimlerin vebali, seçme hakkını doğru kullanmayanların boynunda asılı duran, utanç gerdanlığı gibidir. Bu gün yaşadığımız ağır sorunların sebebi, sorunları yaratanları seçen yurttaşlarımızdır.